D ü ü ş nce gücünün doğm kullanıldığında neler elde edilebileceğini sanırım artık herkes
biliyor... Tabii buradaki "herkes" sözü Türkiye'de araştıran, soru soran, bildikleriyle
yetinmeyen çok küçük sayıyabilecek bir "okur" kitlesi için, yani sizler için söylenmiş bir sözdür... Evet... Herkes biliyor... Fakat nasıl ki sigaranın zararlarının bilinmesi sigarayı
bırakmak için çoğu kez yeterli olamıyorsa, bunun da bilinmesi dü ü ş nce gücümüzden etkin bir
şekilde yararlanabilmeye yetmiyor... "Seviniz, seviliniz, bir olunuz..." demekle insanların
sevgiyi yaşayamadıkları gibi...Yani sadece bilmek yeterli olmuyor... Bilmek ayrı bir şey
yapabilmek apayrı bir şey... Peki bildiklerimizi nasıl yapabilir hale getirebiliriz?...
İşte bu kitabın çıkış noktası buraya endekslenmiştir...
Ruhsal güçleri uzun uzun anlatmak yerine, pratik uygulanabilir metotlarla bu yeteneklerin
günlük yaşamımızda nasıl kullanılabileceğini sizlere göstermek istedik...
İç potansiyal gücünüzü ortaya çıkartmaya yönelik uygulayacağınız son derece kolay bazı
pratik metotlarla, yaşam içinde büyük bir etkinliğe sahip olabilir ve yaşamınızı isteğinize
bağlı olarak yönlendirebilirsiniz.
Ruhsal Güçleriniz'in geliştirilmesinde, istenmeyen alışkanlıkların giderilmesinde ve iç
enerjinizin artırılmasında, bu metotlar % 100 başarı sağlayacaktır. Bu kitap, size ulaşılması /m
bir kapının kolaylıkla açılmasının anahtarını verecek. Yeterk i bu anah tarı kullanabilmek için gerekli olan çabayı gösterin...
K i t a p t a k i me t o t l a rı uygulayarak, günlük yaşamınızda sezgilerinizin süratle arttığına şahit
olacaksınız. Altıncı duyunuzu siz de geliştirebilirsiniz... Hatta belki de diğer "Duyular Dışı
Algılamaları"nızı da... Örneğin: Telepati, Durugörü, Duruişiti, Astral Seyahat, Telekinezi,
Psikometri, İpnoz, Manyetizm, Şifacılık, Kehanet ve diğerleri...
Günlük yaşamın getirdiği, streslerden ve yorgunluklardan kurtulmanın en kolay yolu olan
"Gevşeme Egzersizleri" size yepyeni bir denge getirecek... Duyular Dışı Aygılamalan"nızı
geliştirmek için çalışmasanız bile, "Gevşeme Egzersizleri" ile birçok psikosomatik kökenli
rahatsızlıklarınızın üstesinden kolaylıkla gelebilirsiniz. Ayrıca negatif tesir ve enerjilerden korunma yollan da kitabın başlıca konulan arasında yer almıştır...
H er iht i y a c a ce va p vere c e k tarz d a hazı rlanmış olan bu ki^ tapta size en uygun seçenekleri
belirleyip, onun üzerinde kendi kendinize kolaylıkla çalışabileceksiniz.
Psişik yetenekler bazı kişilerde hiç bir özel çaba göstermeden kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Bazılarında ise yıllar süren geliştirme çalışmaları bile işe yaramaz. Bununla
birlikte büyük çoğunlukta, her an ortaya çıkmaya hazır beklemektedirler. Bu tip yetenekler
geliştirilerek açığa çıkartılabilir. Fakat bunun için gerekli olan süre kişiye göre değişir.
B i r k a pı nın a ç ı l ı p açı lmayacağını denemeden bilemezsiniz... Sizin ruhsal dünyanıza
açılmayı bekleyen kapılardan hiç değilse, en azından biri, her an açılmayı bekliyor olabilir...
Yurt dışı 'ndaki Parapsikoloji Laboratuarları'nda uygulanan
en so n ye n i l i k l e r i n ışığında hazırlanan bu kitap; insanları "sistemli olarak cahil bırakmaya"
özen gösterenlere karşı güncel bir engellemedir.
KENDİNİ BİLMEK
Eğer çözümün bir parçası değilsen; o zaman sorunun bir
parçasısın demektir...
Sevgili okuyucular, bu kitap sizin kendi içsel gücünüzü ortaya çıkartarak, ruhsal yönden
daha etkin bir hale gelebilmenize yardımcı olabilmek amacıyla hazırlanmıştır. Ancak ruhsalgüçlerinizi geliştirmekle aynı zamanda ruhsal olgunluğa ve gelişmişliğe ulaşılacağı
zannedilmesin... Bunlar birbirlerinden çok farklı olgulardır...
B i r ps işik yeteneğe sahip olan kişinin, aynı zamanda ahlaki ve manevi yönden de ruhsal
bir olgunluğa eriştiği şeklinde hatalı bir görüş vardır. Psişik konularda bilgisi olanlar, durumun hiç de böyle olmadığını gayet iyi bilir. Fakat bu önyargı öylesine yerleşmiştir ki, kolay
kolay kırılacak gibi görünmüyor. Her halde bir müddet daha varlığım koruyacaktır...
Ancak
13
hiç değilse siz SINIR ÖTESİ okuyucuları olarak gerçeği bilin...
Ps işik ve medyomik yetenekleri olan bir kişi aynı zamanda ruhsal olgunluğa erişmiş bir
kişi olmayabilir. Kaldı ki, bir çok örnek bunu doğrulamaktadır. Gerek yurtdışından, gerekse
yurtiçinden buna çok sayıda örnek verebilirim.
Ruhsal güçlen geliştirme tekniklerinin gündeme getirilmesi sizleri "süpermen" yapmak
için değil, insanın kendi sırlarını keşfederek gerçeklere ulaşmasına yardımcı olabilmek içindir.
Temel amaç budur...
E l e ala cağımız konuları dikkatle takip eder ve "değişimin ihtiyacım" gerçekten içinizde
hissederek bu çalışmaları sürdü-rürseniz; farklı bir dünyanın kapılarının önünüzde aralanmaya
başladığını göreceksiniz...
B u y o l d a, şimdiye kadar hiç olmadık bir şekilde kendinizle başbaşa kalacak ve dışarıdan
hiç bir şeyi kendinize ilave etmeden, sadece kendi sırlarınızı keşfetmenin doğallığını yaşayacaksınız... Ortaya çıkartacağınız tüm sırların sizin içinizde gizli olduğunu unutmayın...
Evet...
Her şey sizde gizli... Hatta aradığını: Tanrını: bile...
Bu yolda, sizde varolan "potansiyal gücünüz" ve asıl kökeniniz hakkında çok önemli
ipuçlarını yakalayabilmeniz de mümkün olabilecektir... Ama unutmayın: Bütün bunlar kendiliklerinden gelmezler... Özel bir çaba ve gayret göstermeniz gerekecektir. Kısacası kendinizi
bazı yönlerinizle yeniden tanıyacak, kendinizi yeniden keşfedeceksiniz...
Tüm "Ezoterik Öğretilerdin asıl çalışma konusu olan. insan ı n "kendini tanıması", bu
yolda objektif bir bilgiye ulaşması çok çaba ve çalışma isteyen, zahmetli bir iştir... Bu başlı
başına ayrı ayrı bir çalışma konusudur. Tamamen ruhsal olgunluğu ve ruhsal gelişimi hedefleyen
bu çalışma alanının belli bir bölümü ruhsal güçlerin tanınmasına ve geliştirilmesine
ayrılmıştır.
Ruhsal güçleri geliştirme çalışmaları, insanın kendini tanıma ve kendi sırlarını
keşfetme çalışmalarının sadece küçük bir bölümünü oluşturur. İşte bu yüzden sadece psişik
yeteneklerin gelişmiş olması, insanın ruhsal olgunluğa ulaşabilmesine yetmemektedir. Fakat
kendini tanıma çalışmalarında, ruhsal güçlerin geliştirilmesinin çok önemli bir yeri vardır.
"Kendini bilmek" ya da "tanımak", insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir
uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuur-lanmak için; fazlalıkların terk edilmesi, içsel bir
mücadeleye girişmek ve özdeşleşmeyi meydana getiren bağımlılıklardan soyunmak şarttır.
Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan; değişmek, uyanmak, şuurlanmak
mümkün değildir. Bütün ezoterik çalışmaların, inisiyetik öğretilerin temeli bu nedenle "terk"e
dayanır...
İnsan, her yanı fazlalıklarla çevrili ve çeşetli putların isteklerini yerine getirmekte
olduğunu bilmeden mahpusluktan kurtarılamaz. İnsan özgür olmadığını anlamazsa,
hapishaneden kurtulabilmesi de mümkün değildir. Özgür hale gelmek için, iç özgürlü ü ğ elde
etmelidir. İnsanın uğrunda mücadele ederek kazanması gereken şey, işte bu özgürlüktür.
İnsanın iç özgürlü ü ğ elde etme yoluna girmesi "terk et-me"ye hazır hale gelmesine
bağlıdır. Herhangi bir şeyi kaybetmekten korkmayan, kaybedilecek bir şeyi olmadığının
şuuruna varan kimse, bu şekilde her şeyi kazanır.
Bu söz... Yani "insanın kendini tanıması" meselesi, belki ilk başta bize biraz garip
gelebilir... "Ne demek yani, şimdi ben kendimi tanımıyor muyum9
..." diye dü ü ş nebiliriz.
Çünkü kendimiz hakkında yeterli fikre sahip olduğumuzu dü ü ş nürüz. Oysa ki çoğunlukla,
kendi varlığımızın kökeni ve özellikleri hakkında yeterli bilgiye ve yeterli anlayışa sahip
olmadan yaşamımızı sürdürürüz. Bunların içinde sahip olduğumuz, ancak çoğunlukla farkında
bile olmadığımız ruhsal yeteneklerimiz, yani "Duyular Dışı Algılamalarımız da vardır.
Böyle olunca da, kendi varlığımızın iç potansiyelini, iç gücünü çoğunlukla kullanmadan
kısıtlı imkanlarla yaşamaya kendimizi mahkum ederiz... Ve yaşamımızın büyük bir bölümü
böyle geçer... İçimizdeki mevcut potansiyel güçten habersiz kendimizi son derece hür ve
özgür zannederek; aslında tam bir mahpushane yaşantısı sürdürürüz... Hapiste olduğumuzu
far-ketmediğimiz için de, hapisten kurtulmak için hiçbir çaba sar-fetmeyiz... İnsanın mevcut
iç potansiyel gücünü kullanmadığı bu dünya yaşamında özgür olamadığını, çok kısıtlı
imkanlarla yaşadığını farkeden toplumlar, çok eski çağlardan beri bu yolda önemli çalışmalar
içine girmişlerdir.
D i n l e r i n, fe l se f e l e r i n, doğu ve batı ezoterik çalışmaların, mitolojilerin; ortaklaşa amacı
çok eski çağlardan beri tek bir noktada: "Kendini Bilmek"de yoğunlaşmıştır... "Kendini
bilmeyen varoluşun sırlarını da bilemez" ya da "kendini bilmeyen Rabbi'ni de bilemez"
sözleriyle de bu konu dile getirilmeye çalışılmıştır.
U z u n yı llardır konunun önemini farkeden kadim toplumlar özel çalışmalar yaparak; o
özel çalışmalara katılanlara önce bu konuyla ilgili bilgiler aktarmışlar ve daha sonra da bu
bilgiler ışığında insanların kendi iç enerjilerini kullanabilmelerini sağlamaya çalışmışlardı ki,
bunun da adına "inisiyatik çalışmalar" adı verilmiştir.
Bu çalışmalara örnek olarak Eski Mısır'daki özel eğitimleri ve Sufi Ekolleri'ni gösterebiliriz.
SINIR ÖTESİ YAYINLARI'ndan çıkartığımız ilk kitabımız olan "GİZLİ SIRLAR ÖĞRETİSİ"nde,
konunun bu yönü sizlere aktarıldığı için burada tekrar etmek istemiyoruz...
Mı sır merkez olmak üzere, dünyanın dört bir yanında çok uzun yıllar önce yürütülen bu
çalışmalar belli bir süre sonra unutulmaya, gerçek mahiyetinden uzaklaşmaya hatta dejenere
olmaya başladı. Ve içle uğraşılırken, dışla uğraşılmaya, şekilciliğe dönüşmeye başlayınca
eğitimin etkinliği de kaybolup git16
"KENDİNİ BİLMEK"
ti... Bir zamanlar gürül gürül akan bir şelaleyken, belli bir süre sonra, durgun su birikintilerine
dönüştü...
Sonra ne oldu?
Ne o l d uğ u aslında tüm açıklığıyla ortada...
Belli bir süre insanlık, içinde insanlığın kalmadığı bir insanlık tablosu çizme gayreti içinde
yaşamını sürdürmeye çalıştı... Fakat bir şeylerin eksikliği her zaman için hissedildi...
Son 10 yı ldır dünya üzerinde bu konuda çok önemli çalışmalar başlatıldı. "New Age -
(Yeni Çağ) Eğitimi" adı altında açılan kurslarda, insanın kendisini keşfedebilmesi ve yaşam
içinde daha güçlü daha etkin olabilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu kurslara
özellikle ilk başta büyük şirketler ilgi gösterdiler. Yurt dışındaki birçok büyük şirket, üst düzey
yöneticilerini bu seminerlere gönderdi. Çok yüksek ücretlerle açılan bu seminerlere ilk katılan
şirketler arasında: Uluslararası Hisse Senedi Borsası, Amerikan Express, Olivetti, Shell, IBM
ve Machintosh gibi büyük şirketlerin ilk sırayı aldıkları görüldü. Hatta İngiltere'de Savunma
Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu Bürosu bile bu seminerlere katılanlar arasındaydı. Bu kursların
tek bir amacı vardı: Katılanları kendilerini keşfetme yolculuğuna çıkartmak...
"G e l e c eğ e Uyum Sağlama Seminerleri" de denilen bu ö/.el kurslardajnsanın iç
potansiyal gücünün ortaya çıkartılma-s ı n a ç a l ı ş ıl ı r k e n , aynı zamanda insanın duyular
dışı algılamalarından ve özellikle de sezgilerinden nasıl daha etkin b i r şe k i l d e
yararlanabileceği, konsantrasyonunun nasıl geliştirebileceği gibi metotlar da
öğretilmekteydi...
DÜNYAYA TESLİM OLAN İNSANIN KARAKTERİSTİK
DURUMU
Sorunu ortaya koymadan, sorunun çözülmesi çok zordur.
Gelin şimdi sorunu maddeler
halinde bir gözden geçirelim:
D u y g u l a rı nın esiridir.
K a lı plar içinde sıkışıp kalmıştır.
Gurur-kibir içindedir.
Dünya ile özdeşleşmiştir.
Gerçek bilgiden uzak, sadece kulaktan dolma bazı din
sel bilgileri ve terkedemedikleri kendisine sürekli olarak engel
olmaktadır.
Bireysellik içindedir. Dilinden "ben" sözcü ü ğ düşme
mektedir.
Aç gözlüdür.
İç güdüsel yaşar.
9- K e n d i n i ve ke n d i çıkarlarına hizmet edenleri sever.
10-Suni olarak yarattığı bir sürü icaplar içine kendini sı
kıştırmıştır.
11- Ruhsal Güçleri'nden yararlanamamakta, buna bağlı olarak ileri görüşlülü ü ğ
kısıtlanmakta ve sezgileri körlenmek-tedir. Bunun doğal sonucu olarak da, yeniliklere
oldukça zor uyum sağlayabilmektedir.
Bu bilgisizlik çemberi bir başka sorunu daha beraberinde getirmiştir:
Dünyada yaşamın gayesi nedir? Ben kimim? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Yaşam
bir takım basit rastlantıların bir araya gelmesinden mi ibarettir?... Yaşam ve yaşamın
sonuyla ilgili bilgiler, insanlık için bir "sır perdesi" altında kendisini gizlemiş durumdadır...
Ha y a t ga i l es i adı nı verdiğimiz bu yaşam çarkına kendimizi öyle bir kaptırıp gidiyoruz ki;
bu hengamede, sözünü ettiğimiz sorular, çoğu zaman aklımızın ucundan bile geçmiyor. Arada
sırada bu soruları kendimize sorduğumuzda ise. tam bir cevap bulamıyoruz. Bulamayınca da
ister islemez, sırtımızı bu sorulara dönüp, o tatlı uykumuza devam ediyoruz...
Tüm bunların sonucu olarak, bir süre yapay ihtiyaçlarla ve
18
"KE N D İ Nİ BİLMEK"
m a d d e n i n b i z i ce z b e t m e ara cı olan arzular içine kendimizi adeta hapsederek, yaşamaya
gayret ediyoruz... Nefes alarak ve yemek yiyerek... Bunun da adına yaşam denebiliyorsa
eğer...
İNSANIN İLK
UNUTTUĞU BİLGİ: KENDİSİNİN KÖKENİ OLMUŞTUR
Ezoterik, inisiyatik, teolojik ve felsefi çalışmalar insanın "kendini bilmesi" sorunu
yüzyıllardır dile getirmiş olmalarına rağmen konunun bu yönü belli bir süre sonra unutulmaya
başlanmış ve bu noktaya gerektiği kadar önem verilmemiştir. İnsanlığın unuttuğu bilgilerin
başında, kendi kökeniyle ilgili bilgiler gelmiştir... Ve böylelikle insan, bu dünyada yaşarken
kendi kendisine yabancılaşmaya başlamıştır.
H e p i n sa n l a rı n birbirlerini anlayamadıklarından şikayet edilir ve bu şikayetlerin ardı
arkası bir türlü kesilmez. Bu gidişle kolay kolay kesilmesi de mümkün görülmüyor... Çünkü
insan öncelikle kendisini anlayamamaktadır... Kendisini anlayamayan bir insanın da, bir başka
insanı anlayabilmesi bir türlü mümkün olamıyor...
İnsanın kendine yabancılaşması, beraberinde kendi yeteneklerine de yabancılaşmasını
beraberinde getirmiş ve insan ı unsal yeteneklerini de kullanamaz bir hale gelmiştir. Hatta
ruhsal yeteneklerinin olmadığını iddia eden insanların özellikle yurdumuzda hala bulunduğu
gerçeği dikkate alınırsa; konunun hem üzücü hem de gülünç yanı daha net gözlerimizin önünde
canlanacaktır.
Evet... Tek bir cümleyle özetleyecek olursak: "hiiyiik bir ıo^nn/nkla insanlar kendini
taıu\aınaınaklaılır" diyebiliriz.
İnsanın nasıl büyük b i r güce sahip olduğu ve bunu nasıl ortaya çı kartacağı meselesi
üzerinde önemli çalışmalar yapan a ı a şi ır m a c ı l a r . klasik psikolojiye de bambaşka b i r çehre
getir19
m i s l e r ve para p s i k o l o j i n i n de ka t kı larıyla yepyeni anlayışların ortaya çıkmasına zemin
hazırlamışlardır.
Yurdumuzdaki psikolog ve psikiyatristlere de bu konuda büyük bir iş düşmektedir ama
maaalesef özellikle bazı psikiya-t r i s t l e r geli şe n yeniliklere karşı büyük b i r in a tl a ayak
direyişlerine devam ediyorlar... Ruhsal kültürden habersiz, parapsikolojiden bi haber
sözde ruh hekimleri, insanların başına merhem sürmeye çalışıyorlar... Merhemleri olsa
kendi başlarına sürerler...
İÇ DEĞİŞMEDEN DIŞ DEĞİŞEMEZ
İçine dü ü ş len bir başka yanılgı da, değişimin hep dışarıda aranmaya çalışılmış olmasıdır.
Değişim hep dışarda aranmaya başlanmış ve asıl değişimin insanın içinde meydana gelmesi
gerektiği üzerinde durulmamıştır.
İnsanın kendi kökenini farketmesi. kendi sırlarını anlayabilmesi için; öncelikle teorik
bilgilere ihtiyaç vardır. Ancak bunları sadece zihnen bilmemizin yeterli olmadığını bir kez
daha hatırlatmak istiyorum: Neler yapılması gerektiğini bilmek bu alanda yeterli değildir.
Kendini içsel güçlerimizi ortaya çıkartabilmek için çalışırken; teorik bazda bilinenlerin,
uygulamaya geçirilme mecburiyeti vardır. Yaşama geçirilmeyen ve kendi üzerimizde
uygulanamayan pratik metodların, iç gelişimimizde bize hiç bir yararı olmayacaktır. İnsanın
bu yolda ilerleyebilmesi için öncelikle kendisinde değiştirmesi gerektiği bazı yönlerin
mevcut olduğunu farketmiş olması gerekir.
Gerek bireylerde, gerekse toplumlarda bu alanda görülen en büyük zorluk, değişimlere
karşı gösterilen dirençlerdir. Yeniliklere kolay uyum sağlayamayışımız ve gelen her bir yeniliğe önce b i r direnç göstermemiz; çoğunlukla eskide yaşamanın kolaylığını tercih etmemizden
kaynaklanmaktadır. Çünkü eskide yaşamak yeni bir araştırmayı ve yeni bir atılımı
gerektirmediğ i için çoğunlukla daha kolaydır. Kendimize göre oluşturduğumuz belli bir dü ü ş nce
sisteminin gölgesindeki serinlik bize hep hoş gelir. Ama bu gölgedeki serinlikte
uyukladığımız müddetçe, yeni yerler keşfedebilme imkanını da kendi kendimize kapatmış
oluyoruz...
Bu hare k e t l er i m i z i hak lı göstermek için de, şimdiki davranışlarımızın bizi bu günkü
düzeyimize getirdiğini söyleriz. Bu kesinlikle doğrudur. Ama şimdi artık yeni düzeyde kişisel
iç gelişimimizi gerçekleştirebilmek için yeni düzeye uygun şartları oluşturmamız
gerekmektedir.
Bunu yapabilmek için önce korkularımızın tüm engellerini aşmak ve zihinsel
konsantrasyonumuzun kontrolünü elimize almak gerekir. Eski alışkanlıklarımızın zihnimizin
sorunlara e-MI olmasına izin verişimiz, derhal kırılmalıdır. Onların yerine ömür boyunca
sürecek yeni bir görüş açısı gerekmektedir. O da: Çözümlere odaklanmak ve bu yolda yeni
adımlan cesaretle ıiiabilmc başarısını gösterebilmeye bağlıdır.
Peki bunu nasıl başaracağız?...
K o n u n u n asıl önemli yönü de zaten burada dü ü ğ mlenmekledir. Yaşamınızı daha zengin,
daha dolu, daha neşeli ve daha heyecanlı kılmak için pek çok güçlü araçlar ve stratejiler öğrenebilirsiniz. Ama eğer bu öğrendiklerinizi uygulamazsanız, bu iıp kı çok güçlü bir bilgisayar
alıp, onu hiç kutusundan çıkarmamaya ya da lüks bir araba alıp bahçeye park etmeye, onu toza
ve çürümeye terk etmeye benzeyecektir.
N e y e, nası l ve nereden başlamalı?...
Gerçekten kendimizde bir şeyler değiştirmek istiyorsak; öncelikle günlük yaşantımızda
bir takım davranış kalıplarımızla, kendi kendimizi nasıl kısıtlamış olduğumuzu çok iyi gözlemlememizde büyük faydalar vardır.
Şimdi, bir günlük yaşantınızı şöyle bir gözden geçirirmisiniz?... Sabah yatağınızdan
kalkıp, tekrar akşam yatağınıza
21
yatı ncaya kadarki geçen süreyi, gözünüzde şöyle bir canlandırmanızı rica ediyorum. Bu geçen
süre içinde karşılaştığımız belirli olaylara dikkat edersek, çoğunlukla hep aynı tepkileri gösterdiğimizi görürüz. Yani belirli davranış biçimlerini hep aynı tarzda kullanırız. Hep aynı
şekilde sevinir ve hep aynı şekilde üzülürüz. Yaşam içinde karşılaştığımız olaylara,
çoğunlukla duygu ve dü ü ş ncelerimize hakim olamadan bir takını tepkiler gösterir dururuz.
Bu halimizle yani "otomatik vaşam biçimimizle" doğrusunu ifade etmek gerekirse: Biyolojik
robotlardan pek farkımızın kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Düğmelerine basınca gülen,
bir başka düğmesine basılınca ağlayan halimizi değiştirmeden, gerçek anlamda özgür
olmaktan sözetme-miz mümkün değildir...
Bunun böyle olması duygu ve dü ü ş ncelerimiz üzerinde kalıcı bir hakimiyetin
tarafımızdan sağlanamamış olmasından dolayıdır. Bu yüzden de biz yaşam içinde genellikle
aynı tür olaylara, hep aynı tür karşılıklar veririz... Ve bir türlü istemediğimiz yönlerimizi sırf
bu özelliğimizden dolayı değiştirenleyiz.
İşle gerçek anlamdaki bir değişimi içimizde gerçekleştire-meyişimizin en önemli sebebi,
bu göstermiş olduğumuz ota-matik davranış biçimlerimizdir. Hep aynı şekilde davranmakla
yeni bir davranış biçimini oluşturmamız adeta imkansız bir hale gelmektedir. Dolayısıyla
sanki hep aynı olayların içine kendimizi kısıtlayarak yaşamaya çalıştığımızı, dikkatlice
kendimizi gözlediğimizde farketmenıiz. mümkün olacaktır.
ENGELLER GÖRÜLMEDEN ENGELLER
AŞILAMAZ
H e r şeyin başı insanın kendisiyle i l g i l i gerçekleri farket-ınesidir. Aslında ne
denli güçlü b i r ruhsal yapıya sahip olduğunu ancak otomatik yaşamın tercih
edilmesinden dolayı halihazırda bunları kullanamadığını farkeden b i r k i şi i ç i n
yolun yansı a ş ıl m ı ş durumdadır. Bu nedenle insan ö n c e l i k l e kendi eksik
22
"KE N D İ Nİ BİLMEK"
İlklerini büyük bir cesaretle, kendi kendisine itiraf etmeyi ba-şarmaladır. Karamsarlığa
kapılmadan kişi kendi eksikliklerini önce kabullenmeledir ki, bunların üstesinden gelecek
çalışmaları başarıyla gerçekleştirebilsin.
Y aş amımız aslında çeşitli dengelerden oluşan bir süreç olarak karşımıza çıkar. Ancak
ne var ki çoğunlukla bu dengeleri yine biz kendi kendimize ürettiğimiz dü ü ş ncelerle bozarız.
Eğer bahçemizde kök salmakta olan yabani otları görmeyi reddedecek kimseler haline
gelmemize izin verirsek, kafamızın içinde yarattığımız hayeller, sonunda bizi
mahvedecektir... A-ma bir o kadar yıkıcı olan bir şey daha vardır: O da, korkudan sürekli olarak
yabani ot bürümüş bir bahçeyi dü ü ş nüp duran insanlara olanlardır.
Kendi üzerinde çalışanların
yolu, bir denge yoludur.
Kendi üzerinde çalışanlar otları görür, onlara yüzünde bir gülümseme ifadesiyle bakar.
Çünkü onları görmüştür artık. Derhal eyleme geçip onları yok edecektir...
A z sonra ele alacağımız "konsantrasyon çalışmaları" size bu çemberi kırmanızda
büyük bir avantaj sağlayacaktır.
Zate n kita bı n başına da söylemiştik: Sizlere Ruhsal Güçlerinizi geliştirmeniz için
vereceğimiz teknikler, aynı zamanda sizleri yaşama şuurlu bir şekilde bağlayacak köprülerin
de oluşmasına zemin hazırlayacaktır...
Y a b a n i ot lar ko n u s u n d a end iş e duymak zorunda değiliz. Onlar da hayatın bir parçasıdır.
Onları görmemiz, varlıklarını kabul etmemiz, çözümlere odaklanmamız ve hayatlanmızdaki
etkilerini yok etmek için ne gerekiyorsa hemen yapmamız gerekmektedir.
V e şunu kesinlikle unutmayınız ki: Onları yok f'arzetınekle onları yok edemeyiz.
B u n l arı yok edebilmek için, "kendi kendine telkin ve kon-sdiıtnısyoır metotlarının
bilinmesi ve kuralına göre uygulanması gerekir. Aksi takdirde bu yabani otlardan
kurtulabilmek hemen hemen mümkün değildir.
V ar lı kları karşısında ateş püskürüp, küplere binmek ya da korkudan pısırıklaşmak; onların
bahçemize girmesini daha da kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Yapılması gereken şey: Onları kuralına göre söküp atmaktır. Ve bunu, bir oyun anlayışı içinde,yaşam
içinde neşe içinde yapabiliriz. Ömrünüzün geri kalanında, emin olun, yeni yeni otlar hep
gelecek, boy gösterecektir. Eğer her sorun çıktığında dünyaya karşı bir tepki duyarak
yaşamak istemiyorsanız, onların da hayatın önemli bir parçası olduğunu hatırlamanız
gerekir.
Onlar sizi güçlü ve dikkatli tutar. Bahçenizi sağlıklı ve zengin durumda korumak
için neler yapılması gerektiğini hep görebilmenizi sağlar.
Zihnimizin içindeki yabani otlar temizlenmeden, gerçek varlığımızla yani kendimizle
başbaşa kalabilmemiz mümkün değildir.
Sadeleşmek, saflaşmak ve bizi saran fazlalıklardan
kurtulabilmenin ilk adımı, zihnimizdeki bize ait olmayan otlan temizlemektir. Ancak bu
otların temizlenmesi için buna hazır ve istekli olmak ve belli bir mücadeleye hazır olmak
şarttır. Çünkü bu otların temizlenmesi belli bir süreyi ve çabayı gerektirir. Ve belirli teknikleri
ve kuralları vardır...
Bu yolda çabasız hiç bir şey elde edebilmek mümkün değildir.
Yı llardır zihnimizde oluşturma alışkanlığı kazandığımız olumsuz bütün davranış
biçimlerimiz, bizim için birer yabani ottur.
Bu yabani otlardan dolayı içimizdeki filizler
gelişip bü-yüyememektedir. Bunlar, "Ruhsal Güçlerimiz"i kulanmamıza-da engeller
oluşturmaktadır... Ne yapmak istediğinize karar vermek zorundasınız. Eğer gerçekten
hayatınız üzerinde bir kontrol duygusu hissetmek istiyorsanız, ki şu anda yapabileceğiniz bir
sürü şey varken oturup da bu satırları okumayı seçmiş olduğunuza göre, ne istediğinizi
biliyorsunuz demektir; istediğiniz gerçek özgürlük, içsel güçlerinizden yararlanmak ve dünyada daha bilinçli yaşamaksa doğru adrestesiniz... Ve emin olun ki arzu ettiğiniz hedeflere
ulaşacaksınız...
24
"KE N D İ Nİ BİLMEK"
Bu yolda ilerleyebilmek için öncelikle içsel bir özgürlük duygusuna ihtiyaç vardır... Nedir
bu içsel özgürlük? İçsel özgürlük nasıl yakalanabilir? İçsel özgürlük gerçek özgürlüktür... İçsel
özgürlü ü ğ n ilk filizleri ise değişim arzusu içinde yeşerir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder